'Bir Köy' Adatepe

koy2

Adatepe Köyü, Çanakkale ili, Ayvacık İlçesi’ne bağlı, Edremit Körfezinin kuzey ucunda, Kıyı kasabası Küçükkuyu’ya 4 km mesafede, yaklaşık 260 rakımlı bir köydür. Köy ve çevresi, MÖ 1400 yıllarında bir dönem Hititlerin egemenliğinde kalmış, sonrasında Batı Anadolu’ya deniz yoluyla gelen Lidya Krallıklarının egemenliğine geçmiştir.

MÖ 5.yüzyılda bir süre Perslerin yönetiminde kalan bölge, MÖ 336’da Büyük İskender’in İmparatorluğu’na katılmış, 323’de Pergamon Krallığının sınırlarında kalmış,  MÖ 129’da da Roma İmparatorluğu’na geçmiştir. 1000 sene Bizans İmparatorluğu hegemonyasında kalan bu topraklar 1345 -1360 arası Karesioğulları’na, nihayetinde 1360’da da Orhan Bey döneminde Osmanlı Devleti topraklarına katılmıştır.

Köyün güneyinde "Zeus Altarı" doğu yönünde ise geç Roma dönemine tarihlendiği tahmin edilen bazı kalıntılar görülebilir. Çok tanrılı dinlerde Tanrılara kurban ve adak sunulan, genellikle dikdörtgen şeklinde ve çoğunlukla taştan yapılmış  bu altarlarda antik dönem halkları, önemli saydıkları işlere başlamadan veya bitirdikten sonra çeşitli hayvanlar kurban  etmiş, yiyecek ve içki sunmuştur. Buradaki Altar da doğrudan Yunan mitolojisinin en önemli tanrısı, baş tanrı Zeus’a adanmıştır. Bizans döneminde sarnıç olarak da kullanılan yapının, köy yerleşmesinin denizden gelen tehlikeleri haberdar edilmesini sağlayan bir kontrol noktası olarak da kullanıldığı düşünülmektedir.

Kurulduğundan bu yana sürekli yaşam olduğu için, yeni yapılan yapılarda bir önceki yapı elemanları kullanılmıştır.

Binlerce yıllık zaman dilimine yayılmış olan bir yerleşime sahip olan köy, Cumhuriyet öncesinde zeytin ve hayvancılıkla uğraşan Rum ve Türk ailelerin yaşadığı bir köy olarak bilinmektedir. Kurtuluş Savaşı sonrasında Rumlar köyden ayrılmış sadece Türk nüfus kalmıştır. 

Adatepe köyü, mimari olarak taş yapı geleneğine sahiptir. Köyün konumlandığı bölge kayalık bir arazidir ve bütün evlerin taşları çevredeki küçük taş ocaklarından edinilmekte ve çevre köylerde geleneksel taş işçiliğini devam ettiren ustalar tarafından işlenmektedir. 1992 yılında yerleşim alanı kentsel sit, çevresi ise doğal sit alanı ilan edilen köy, bölgedeki tek korunan köy olma özelliğini taşımaktadır. Zeus Altarı'nın olduğu alan ise tarihi sit olarak koruma altındadır.

1980'li yıllar ile birlikte köy, kent yaşamının olumsuzluklarından kaçanlar tarafından fark edilir. Yeni yerleşenler, o yıllarda köyde harabe sayılabilecek yapıları alır ve geleneksel mimariye tamamen sadık kalarak binaları yaşanılan mekanlara dönüştürür. Bugün köyün yerlileri ile daha sonra yerleşenler Türkiye'nin hiçbir benzeri yerleşim yerinde olmadığı kadar uyum içinde birlikte yaşamaktadırlar.

koy

Adatepe köyü, servi, badem, çam ve zeytin ağaçları ile çevrelenmiştir. Çevre bilincinin yoğun olduğu yerlerden biri olan köy, oksijen yoğunluğunun dünyada en fazla olduğu yerlerden biri olan Kaz Dağları'na yaslanmaktadır. Dört mevsimi ayrı güzellikte olan köyde, zeytincilik ve hayvancılık yapılmaktadır. Bölgenin zeytinlerinden yapılan zeytinyağı ise lezzet olarak yüksek kalitededir.

Köye dair bir alıntı:
" Geceleri, gökyüzü müstesna ve ihtişamlı bir görüntüyle, 'laciverdi bir bahçe' aydınlığıyla beliriyor. Çocukluğumdan bu yana ilk defa, Samanyolu'nu Adatepe gecelerinde gördüm yeniden; Samanyolu'nu, Çolpan ve öteki yıldızları…"
Hilmi Yavuz